Bu Blogda Ara

Escape to Amsterdam

💐🌷Lale, yeldeğirmeni,peynir ve bisiklet şehri Amsterdam'dan izlenimlerim;) 🌷💐


**Sosyal Hayat**
Sciphol havalimanı insan yoğunluğu olmasına rağmen gördüğüm en sessiz havalimani😳 çıt yok..
*Şehir 11 milyon adet tahta kazık üzerine kurulmuş, zamanla çürümeler olduğu için bazı  evlerin dış cephesinde eğilmeler var. Çok enteresan görüntüleri..iç tadilata izin varmış,ama dış cephe değişikliği asla..
*Bir çok yer deniz seviyesinin altındaymış..Gelgitlerin verdiği zarardan korunmak için deniz kenarlarında yüksekliği 5 mt yi bulan bentler yapılmış üzeri çimlendirilmiş, sıra dağ gibi uzanıyor karayolunun yanında...Arkası hemen deniz..Suların yükselmesi burası için tam bir felaket olmalı..Su baskını korkusu  bilinç  altlarına o kadar işlemiş olmalı ki, Mahmutlar'da Hollandalılar genelde dağ yamaçlarından, yüksek yerlerden ev alıyorlar..Buraya gelince bunun sadece bir laf olmadığını net anladım..
*Amsterdam nüfusu 1 mio bile değil, yani Antalya merkezinden daha az nüfuslu..Refah seviyesi ise tartışılmaz şekilde açık ara ileri..
*Rehberimiz Amsterdam küçük ve kolay bir şehir asla kaybolmasınız demişti..Göreceli olarak değişmekle birlikte benim için külliyen yalan😜 özellikle müzeler bölgesi girdap gibi, dışına çıkmak istedikçe içine çekiyor...her yer birbirinin aynısı gibi, evler binalar birbirine çok benziyor..buradan geçtik dediğimiz yerlerden belkide ilk defa geçtik;)
*Saat kulesi, çiçek pazarı civarı nispeten daha belirgin..
*Eğer yolunuz düşerse ve yol sorma ihtiyacınız olursa sakın ola bir Hollanda'lıya yol sormayın..Tarif edemiyorlar..Önce düşünüyorlar, sonra aksanlı İngilizceyle uzun uzun anlatıp 'Good Luck' cümlesi ile lafı bitiriyorlar..Sonuç mu? Kendinizi gitmek istediğiniz yönün tam tersinde bulmanız işten bile değil..Ben güvenmeyin, harita taşıyın ve haritaya hakîm olun derim..Bu durumun iyi tarafı bol bol yürüyecek olmanız😉
*Dikkatimi çeken başka bir noktada, taksi sayısının az olmasıydı..Dakikalarca taksi bakındığımız oldu ya yoktu ya da dolu geçiyorlar..Düşününce Türkiye taksi cenneti 🚖🚖  hele Alanya'da bu yaz taksi enflasyonu vardı😣 
*Taksi demişken, bu sektör Türk'lerin elinde, sadece bir defa Dutch taksiciye denk geldik..Orta Anadolu'dan göç edenler bu işe ciddi el atmışlar..Türkçe konuşarak biryere ulaşmanın keyfi paha biçilemez 👍🏼
*Dam Meydanında Madame Touseud Balmumu Müzesi var..Londra'da ki kadar iyi değilmiş ama vitrindeki Gwyneth Paltrow başarılıydı..
*Müzeler Meydanında, Van Gogh, Stedeljik ve  Rijksmuseum müzesi var..
*İstanbul'da Sabancı Müzesi'nde Rembrant ve Çağdaşları sergisine ve Karaköy Antrepo'da Van Gogh sergisine gittiğim, Amsterdam'da zamanım kısa, görecek çok yer olduğu için müzelere girmedim..Van Gogh müzesi için 4-5 saat, Rijksmuseum müzesi için tam birgünün ayrılması gerekirmiş..
*Rijksmuseum önünde I Amsterdam yazısı ve önünde fotoğraf çektirmeye çalışan yoğun turist kalabalığı var..benimde bir fotom olamadı bu yüzden:( Not:aynı yazıdan Schiphol Havalimanı geliş kapısı önünde de var.
 *Başkent olmasına rağmen, sokaklar sessiz ve nerdeyse sokakta insan yok..Sokaklarda Japon ve Türk turistler daha çok göze çarpıyordu..
*Birkez daha gördüm ki, Türk turistler her yerde...Burada da restoranlarda, cafelerde, mağazalarda, sokaklarda sürekli Türkçe konuşan Türk turistlere denk geldik..
*Sokaktaki Hollandalılar ise bisiklet üzerinde..
*Bu kadar çok bisiklet kullananı, toplu pardon tekli taşımayı bu kadar çok kullanan başka bir yer henüz görmedim..
*Bisikleti çok hızlı kullanıyorlar, nerdeyse 30-40 km hızla gidiyorlar ..Bisikletlerin ayrı yolu var, bu yola yaya indimi hiç umursamadan, durma refleksinden uzak gelip çarpıyorlar, üzerine birde bağırıyorlar:)
Ve ayrı bisiklet park yerleri var..Ama boş bulunan her köprü korkuluğuna bisikletler kilitlenmiş durumda..bu çok estetik ve güzel duruyor bende defalarca fotoğrafladım, o klasik Amsterdam
görüntüsünü☺
* İlk gün büyük sempati duyduğum bisikletlerden ikinci günden itibaren nefret ettim..Karşıdan karşıya geçerken kabusum oldular:))
*Bisikletlerin yollarınında trafik ışığı var..Yeşil yandımı 5-10 bisiklet bir anda hızla hareket ediyor..Dersin ki halk triathlonunun bisiklet etabı başladı..
*Bisiklet demişken kadınlar mini etekle, topuklu ayakkabı ile dahi kullanıyorlar..Topuklu ayakkabı ile 50 Mt yürüyünce yorulan ben mi garibim onlar mı çözemedim👠🚲
* Hollandalıları Alanya'dan da iyi biliyorum aslında, uzun boylu ve yapılı vücut yapısına sahipler, üstüne dev gibi bisikletler üzerinde onları görünce Güliver Devler Ülkesinde masalında buldum kendimi:)  
*Binaları, evleri harika..masal kitabına elle çizim yapılmış gibi..
*Şehir dışındaki müstakil evler harika🏡🏠hayranlıkla bakmamak imkansız, müthiş güzel evler gördük..
*Bu milletin estetik algısı çok gelişmiş, evlerin dışarıdan görünen dekorasyonları  çok çok güzel..çok zevkli insanlar..
*Hemen her evde duvardan duvara kütüphane olması hepimizin dikkatini çekti..
*Özellikle Volendam'daki evlerin verenda, bahçe ve cam önlerindeki aksesuar ve objelerine baa-yıl-dımm👏👌👍sahil kenarında yürürken resmen evlere takılıp kaldık...
*Şehirdeki her ev farklı bir stilde olsa bile toplu olarak bakıldığında her yer aynı gibi..
*İçinden su geçen şehirleri hep sevdim..Amsterdam'da kanallar, köprüler şehri adeta..Şehre acayip bir güzellik katmış...Kanallar her yerde, düşününce su üstünde yüzen bir şehirde gece mışıl mışıl uyuduk💤💤 mu acaba?😉
😉
*Bu şehrin sokaklarında kedi, köpek, çocuk ve seyyar satıcıda yok!! Nerdeyse hiç görmedim..
*Amsterdam'ın esas mevsimi Mart-Nisan aylarıymış..Lale bahçelerinin kapısı açılıyormuş..Müthiş bir görsel şölen varmış o zamanlar..Gideceklere  tavsiye bu ayları tercih edin..Hollandalı bir müşterimizde Kraliçe'nin doğum gününde orada olun..çok güzel oluyor demişti..
*Gastronomi*
*Hollanda'nın belirli bir mutfağı yok.Dünya mutfaklarından etkilenmiş..Aynı cadde üzerinde Çin, Arjantin, İtalyan, Türk mutfağına (dönerciler) sahip restoranlar var..biz tercihimizi genelde İtalyan mutfağından yana kullandık..
*pasta e basta mükemmel bir mekan..yemekleri, tatlıları on numara..garsonları harika, servisten sonra sırayla şarkı söylüyorlar..her biri adeta'O Ses'finalisti gibi👌👍
Tavsiye ederim burayı..
*Beer Fabrik, 1975 den beri faaliyetteymiş..Tam bir Dutch mekanı..kapıdan girince tıklım tıklım yerler yer fıstığı kabuğu, kabuklar ve fıstıklar havada uçuşuyor;) herkes birbirine atıyor..
Mekanda ilerledikçe camekan arkasında açık mutfak görünüyor..yüze yakın tavuk butu aynı anda çevirerek kızartıyorlar..tabaklara şöyle bi baktım, tavuk yiyip bira içiyorlar..
*Bira demişken, heineken birasının tadı güzel, aroması hoştu, bira sevmeyen ben bile sevdim🍻🍺
Bavaria birası ise aman uzak durun cinsten, tadı tat değil benden demesi
*Külahta Patates kızartması meşhur.caddelerde büfe tarzı dükkanlarda satılıyor..yeni firmasından da yedik, 100 yıllık eski bir patatesçiden de..100 yıllık patatesçi kalvertoren avm nin antik görünümlü kapısının tam karşısında ara sokakta..biz ilk yediğimiz yerin patatesini daha çok sevdik..

*Kalvartoren Avm'nin asansörle çıkılan son katındaki Blue'da şehrin en iyi Elmalı Tartını yiyebilirsiniz..Gayet başarılı👌iyi bir pasta yanına 360 derece Amsterdam gözetlemek ise işin Bonusu☺
*Peynir konusuna gelirsek;merkezde çok sayıda Peynirci var..'Old Amsterdam Cheese Store' ve Henry Willig Cheese&More' u her yerde gördüm..Peynirleri bizim kaşar peynirine benziyor..En iyisi keçi kaşarıymış..Hakkaten lezzetli..Tatlarını sevdiğim için kimyonlu ve pestoluda aldım..
*Niyetim peyniri çiftliğinden almaktı ama biz çiftliğe gittiğimizde çiftlik ziyaret saati geçmişti:( Bu arada mandıralarına hayran oldum..Tertemiz, mis gibi..hiç kötü koku yoktu..Balıkesir/Gönen'deki mandıraları hatırlıyorum da, kokuları yüzlerce mt uzaktan gelmeye başlıyordu..teknoloji, hijyen ve medeniyet farkı...
*Volendam'da ise arkadaşlarım yedikleri balık ve su ürünlerini çok beğendiklerini söylediler, ben aç
olmadığım için waffle yemeyi tercih ettim..Tadı Gayet iyiydi..Mekan ise süperdi, inek sırtı stilindeki oturaklar çok eğlenceliydi🐄🐄
*Meşhur kekler ise Coffee Shoplarda satılıyor..Yemeye karar vermeden önce, sonraki etkilerini bi düşünün derim..Herkesin bu konuda söylediği tek şey, abartmaya gelmez❗❗
**Alışveriş**
*Amsterdam genel olarak pahalı bir şehir..Türkiye'deki muadilleri ile karşılaştırdığımda bazı şeyler x2 gibi..
*Lüks markaların olduğu PC Hooftstraat Caddesindeki bazı mağazalarda ciddi indirim vardı..Zaman sorunu olmasa iyi ürünler iyi fiyatlara alınabilirdi..
*Hediyelik eşya dükkanlarının ürün yelpazesi geniş..Şehir merkezinde pahalıydı..sadece Çiçek Pazarı'nda aynı ürünler daha uygundu..
*Biz rehberimizinde önerisi ile Volendam'dan aldık..çok çeşit, uygun fiyat ve elde çok fazla taşımama avantajı cazip geldi bize..
*Aklımda tek kalan üzerinde peynir ve yeldeğirmeni baskısı olan bir önlük bulamamam oldu😜
*Bu arada Sabiha Gökçen Havalimanının gidiş free shopu parfüm tarafında daha zengin ve daha ucuz..
*Atatürk Havalimanı geliş duty free ise daha pahalı ve ürün gamı daha az..
*Amsterdam duty free si ATUdan daha uygundu..Alışveriş dönüşe bırakıldığında, kafada karşılaştırma başladığında hafif bir hayal kırıklığı yaşanıyor☺

3 gün boyunca sık sık düşündüm ve dile getirdiğim tek şey;) bu insanlar bu kadar güzel evlere, şehre, refah seviyesine sahipken Alanya'da ve Mahmutlar'da ne buldularda ev aldılar? Alanya'ya döndükten sonra cevabım netti..somut olan hava sıcaklığı ve güneşin dışında, burada hareket, aksiyon, sokaklarında çoluk çocuk, genç insan, heyecan, günde 4 defa değişen canlı bir gündem var..İnsan yaşadığını hissediyor, zaman akıyor..Sanırım onlara da cazip gelen bunlar olmalı;) 


**Dünyada gezip görülecek çok yer var ama Amsterdam'a bir daha gider miyim? Büyük Hollanda Turu'nu da yapmak üzere giderim✌👍

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder