Bu Blogda Ara

Yürekli Dünya Şehri: Münih (München)

Yine bir Ocak ayı, yine bir seyahat rotası..Bu sefer deneyimlediğim yer Almanya'Münih..

'Yürekli Dünya Şehri' , Dünya'da biranın başşehri Münih'ten gözlemlerim kısa kısa;) 

*Havada;
Antalya Havalimanı Dış Hatlar Terminal 2'den Sun Ekspress Havayolları ile sabah 10:55'de havalandık. 
Alp dağlarının muhteşem manzarasından yaklaşık yarım saat sonra 13:45 (Asi) gibi Münih'e süzülerek indik..


Yolcuların 30'u bizim grup, diğerleri ise Belek'teki golf tatilinden dönen mutlu Almanlar ve çocukları ile Alp'lere kayak tatiline giden Türk ailelerden oluşuyordu..
 *Sun Express'in gözü resmen € görüyor. Nerdeyse uçakta verilen suni havadan bile para isteyecekler..Boğuluyorum bir bardak su versenize desen, Eur'ları görelim diyebilir kadar herşey tamamen duygusal..

*Yerde;
*Havalimanından dışarı çıktığımızda -3 derece olan soğuk hava resmen şokladı beni;)
*Almanya'da otoyollarda hız sınırı yokmuş. Arabanızı maksimum hızda kullanabilirmişsiniz, ta ki aksi bir levha olmadıkça... Bu serbestliğe rağmen genelde 120-130 km hızla ilerliyordu araçlar..
*Otoyolun her iki tarafı ve arazi karla kaplıydı, buna rağmen asfalt kupkuruydu...Isıtmalı asfalt dedikleri bu olsa gerek..
*Münih şehir merkezine geldiğimizde dikkatimi çeken ilk şey, şehirdeki disiplinli görüntüydü. Şehirde trafik yok, insan yok, binalar sanki birbirinin kardeşi gibi.. Herşey bir düzen içinde birbirini tamamlıyor adeta.
Bana bu ciddi görüntü Ankara'yı hatırlattı kısmen;)
*Münih'te gerek restoranların gerek havaalanının tuvaletleri çok temizdi, benim için önemli bir ayrıntı. Ayrıca musluklardan sıcak su akması da bonustu.. 
*Şehrin her yerinde bisiklet yolları var..Çok yaygın kullanılan bir araç burada da..Rehberimiz karayoluna hiç çıkmadan şehirden şehire hatta ülkeden ülkeye giden bisiklet yollarının olduğunu söyledi.
* Alman'lar çok enteresanlar..Sanki 80'li yıllarda kalmışlar..Bilim ve eknolojide bu kadar ileri ve yenilikçi olan bir milletin alışkanlıklarının dışına çıkmaması ve gerek kişisel gerek şehir mimarisinde demode görünmeleri çok ilginç..Türkiye bu anlamda çok daha ileride ve kesinlikle çok daha canlı...
*-17 dereceyi hissettiğimiz şehirde yollar ve kaldırımlar buz tutmasın diye, cadde ve kaldırımlara kalın tuz dökülmüştü. Bastıkça ayağının altından gelen cıyır cıyır seslere bir süre sonra alıştım ve duymamaya başladım..Ama ne zaman kulak versem sadece bu sesi duydum :)


*Gezelim Görelim;
*Marienplatz Meydanı Münih'in kalbi...Kalbin tam ortasında Neues Rathaus -yeni belediye sarayı- var. Çok gösterişli bir bina..Kulesindeki figürler saat 12'de hareket ediyor. Aynı Prag'taki saat kulesindeki gibi... 



Meydanın çevresindeki bütün sokaklarda bulunan binalar tarihi, binaların cephesi oya gibi işlenmiş..Ya çatılarında bir detay, ya duvarlarında..Çok güzel formlu binalar var burada...Bakmaya ve fotoğraflamaya elim buzzz gibi olsada vazgeçmedim..


 *Bizim programda vakit olmadı ama Bmw Müzesi'ne gitmek isterdim..Bmw 'nin ilk üretiminden son üretimine kadar her aracını birarada görmek güzel olurdu:/
*Apple mağazasından güneye doğru inen Sendlinger Str. üzerindeki Rokoko Stilindeki 1746 yapımlı Asamkirche-St Johann Nepomuk Kirche'nin kapısını aralayın ve içeri bir göz atın derim. Bu stildeki en süslü gösterişli kiliselerden birisi...
*Münih'in simgesi Frauenkirche katedralini ekiple birbirimizi kaybettiğimiz için göremedim.
*Kaybetmek derken, mevsim kışsa, hava sürekli kapalıysa, herkes koyu renkli kaban, palto, manto, mont giyiyorsa, bere, eldiven takıyorsa kalabalıkta herkesin aynı görünmesi, birbirini kaybetmesi işten bile değil...Sanki herkes birbirinin aynısı...Bende bu kaos ortamında, ekipteki renkli kıyafetli arkadaşlarımı gözümden hiç kaçırmayarak yolumu buldum :-)
*Erkeklerin ve futbolla ilgisi olan herkesin çok ilgisini çekecek, 'Bayern Münih Futbol Takımı'nın da evi burası aynı zamanda...Allianz isimli stadları adeta beyaz golf topu görünümünde :) Havalimanından şehre gelirken sağda hemen dikkat çekiyor. Günün belli saatlerinde gezilebiliyormuşda...

*Alışveriş;
*Marketçilik konusunda oldukça iyiler. 'Bim & Migros Jet' usulü marketlerde genelde son kullanma tarihi yakın ürünler vardı. 'Aldi' marketten aldığım peynirin tarihi bayağı yakınmış mesela:(

*Marienplatz'daki Galeriakaufhof akıllara zarar bir yer... Bizim 'Boyner' gibi çok katlı bir mağazaydı, her katında başka bir konsept var. -2. katta ise bugüne kadar gördüğüm en iyi süpermarketlerden birisi vardı. Yiyecek ve çikolata reyonları harikaydı. Her tür her marka çikolata vardı. Cafe Fernando'nun önerdiği, benimde aklıma soktuğu Varlhona toz kakao ve %70 kakao oranlı çikolatayı burada buldum:)
Aynı şekilde et yemeklerinde kullanılan würze sosu, teriyaki sosunu ve pastalarda kullanacağım altın ve gümüş renkli tozu, kusmi tea detox çayını da burada buldum:) Buraya gitmeniziçok tavsiye ederim;)



*Ben hayatımda 1700 yılından bu yana faaliyette olan Alois Dallmayr gibi bir dükkan hiç görmedim..Market mi desem en harikası, restoran mı desem en hoşu...Vitrin desem takıldım kaldım, bayıldım, böyle bir market vitrini hiç görmedim :) Bir daha Münih'e gidersem burada mutlaka bişeyler yiyip içeceğim.

*Marienplatz'da hediyelik eşya satıcıları ve geleneksel Bavyeralı kostümleri satan mağazalar vardı. 




Bu kıyafetlerin fotoğrafını çekmek yasak !!! sadece deneyebilirsiniz!! ;)


Hediyelik eşyacılarda satılan guguklu saatler çok güzeldi ve aklımda kaldı..ama en ucuzu 300 Eur olan saatlerede bu parayı vermek istemedim..
*Bu mağazalarda bira kupaları, Münih baskılı ve işli tekstil ürünleri vardı ama çok çok pahalı geldi bana..Birde 3,30 olan kur ile düşünüldüğünde, katma değerine göre hayli fiyatlı :-(
*En pahalı magnetlerde buradaydı, 4,5 -15 Eur arasında değişen fiyatta magnetler vardı, güzel ama bir magnete 45 TL verilir mi????
*Münih'in sanırım güneyi ormanlarla çevrili olduğu için ağaç işçiliği ve oymacılığı gelişmiş sanırım...Ağaçtan oyulmuş ürünleri çok yerde gördüm.
*Bugüne kadar gördüğüm en pahalı Avrupa şehriydi, Eur-Eur karşılaştırdığımda mesela Amsterdam ile nerdeyse 2 katı fiyatlar vardı.
*Tekstil tarafında ise fiyatlar markalı ürünlerde  Türkiye ile aynıydı hatta bir ölçü daha fiyatlıydı...O yüzden alışverişe takılmak mantıklı gelmedi bana..
*Ayrıca, Akdeniz bölgesinde neden bu kadar çok çakma tekstil ürünü satıldığı, çaputçuların çokluğu ve Almanların 15 TL'lık ürünlere 100 TL verip poşet poşet aldığı daha iyi anlaşılıyor, moda zevkleri yok, olanda gereksiz pahalı burada..
*Elbette Adidas'ın peşine düşüp spor mağazalarına da girip çıktık, evet tek bir mağazada bile ürün gamı geniş ama burada da var aynı ürünler var...Bende almadım:-)
*Burada mutlaka çikolata borsası kurulmalı:) her çeşit çikolata var, çikolata cenneti adeta..Fiyatlar o kadar farklı ki..Aynı ürün alt katta ayrı üst katta ayrı fiyatta..
*Alman disiplini diye birşey kesinlikle var:) dükkanlar akşam 5'te bilmemedin 6'dakapanıyor..Cumartesi günü 4'e kadar açıklarmış, pazar tamamen kapalıymış..Pazar günü marketler bile kapalıydı..Pazar günü dönüşten önce vakit doldurmak için tren istasyonuna gittik sadece oradakiler açıktı..Her şey insan ve çalışan memnuniyeti  için tasarlanmış sanki..

*Yiyelim, İçelim;*Alman'ların öyle mutfak kültürü pek yok/muş...Bol bol domuz eti tüketiyorlar.. Bu durum restoranlarda ağır kokudan ve müşterilerin yediklerine gözatıncada hemen fark ediliyor..

*Tarihi birahaneleri olan Hofbrauhous mutlaka görülmeli..Akşam saatlerinde gittik hep, tıklım tıklım dolu..Yer bulamazsanız, oturun herhangi birisinin masasına, kimse kimsenin umrunda değil..İster Kocaman bardaklarda (1 lt) siyah bira, istersen küçük bardakta(0,500 ml) Weisse (beyaz) bira iç ya da içme ama mutlaka görülmeli..Yemek serviside yapılan bir yer..,
Ben bira ve peynir tabağı tercih ettim..Brie peynirleri çok lezzetliydi...
Burası ayrıca eğlenceli ve geleneksel giysili Bavyeralı'ların olduğu bir mekan (kuş tüyü iliştirilmiş şapkalı, kısa pantolonlu, hayvan dişlerinden rozetler takan amcalar:-) )..

Bu arada mekanda çok güzel, bizim Çiçek Pasajının farklı bir formu gibi..October Fest deyince akla gelen Garson kızlarda burada:) ya ellerinde bira bardağı ya da Bretze denilen simitten satıyorlar.. Bu simit bizim çubuk kraker tadında ve devasa büyüklükte:) Tadın mutlaka derim;)


*Hemen karşısında Hard Rock Cafe var..Biz burada birşeyler içtik ve tatlı denedik:) 
Strawberry Mojitosunu şiddetle tavsiye ederim..
Kocaman kadehte gelen brownisi ise öksüz doyuran büyüklükte, 3-4 kişi sipariş edin derim..
Mekan dünyanın her yerindeki Hard Rock Cafeler gibi..Üstadların kıyafetleri ve enstrümanları duvarları süslemiş, mekanın konsepti sıkıcı değil ferah..

*Akşam yemeği için gündüzden rezervasyon yaptırdığımız Rastkeller Restaurantı çok çok tavsiye ederim..Markenplatz'da Belediye Binasının altında..
Adeta mahzene kurulmuş, refakatçı olmadan ayrılan odayı/masayı bulmanız imkansız bir yer..
Mekan 10 numara 5 yıldız, her oda, her galeri ayrı bir konseptte..Biz şarap Tanrı'sı Dynosess Odasında yedik yemeğimizi..Bize Türk bir garson, Okan servis verdi..Aksanlı Türkçesi ile aynı şeyleri 30 kere sormamıza rağmen sabırla cevap verdi:) 
 Bu arada mekan saatli randevu veriyor..Bize de 3 saat verdiler, 20:45'de hesap gelmişti bile:) 
 Yemekleri güzeldi, benim yakınımda oturanlar - öküz bonfile, dana gulaş, ördek eti ve tatlı soslu levrek tercih etti genelde-

*Öğle yemeği saatinde gittiğimiz Paulaner 'de akçaağaç ağırlıklı dekorasyonu ile güzel bir yer, restoran ama sadece içmek için de gidilebilecek Alman restoranı..
Biz bira içip haşlanmış ve kızarmış patates yedik, ben ayrıca Elmalı Strudel yedim..Sunumuda tadı da harikaydı..

*Marienplatz Meydanında Belediye Binasının sol tarafından yokuş aşağı inildiğinde Viktualienmarkt isimli çiçek ve meyve pazarı var...Her türlü egzoik meyvelerin satıldığı, ayak üstü balık ve sandviç yenilen, bol bol büfelerin olduğu bir yer...Gidilesi bir yer...
Burada dikkatimi çeken birşeyde peynirleri açıkta satılmasıydı. Türkiye'de açıkta peynir satılması, AB Müktebesatına bağlı olarak yasaklanıyorken burada satılması çifte standart değilde ne?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder