*Alanya'dan Kaş'a gitmek büyük bir istek gerektiriyor...Malum yol uzun, adeta bizim için çıkmaz sokak..Sanırım tüm ülke için aynı konumda:( ana arter yollara hep aynı uzaklıkta:(
*Bugüne kadar kendimin kullandığı arabayla Kemer'den öteye gitmemiştim..Finike'den sonraki yol hep gözümü korkutmuştu..
*Finike'den sonra 74km boyunca virajlı...Birinden çıkmadan öbürüne giriyorsun..Alanya-Gazipaşa'nın eski yolu gibi..Farkı Gazipaşa yolu daha uçurumlu, burası biraz daha az rakımlı..
*Bu sefer de karar verdim ki böyle manzaralı yollarda sürücü değil, yolcu olacaksın..Manzaranın güzelliklerin keyfine varacaksın..Sürücü olmak yola, gelene gidene dikkatle geçiyor:(
*Kaş yolları taştan..diye bir türkü tuttursam yeriydi:( Nerdeyse son 30 km mıcırlı yol.. Öndeki araç olun, önde araç varsa takip mesafenizi uzatın derim..
*Daha önce Kaş'ta kalmamıştım hiç, Kalkan'da konaklamayı tercih etmiştik..
*Bu sefer Kaş'ta Küçükçakıl Mevkiinde kaldık, kendi plajı olan bir otelde..
*Cadde boyu araç park edili..Bu kısım sıkıntılı..Otel yakınında yer bulanlar şanslı..
*Ve bence araca park yeri buldun mu bırak kalsın orada, dönerken çıkarın yerinden..Her yer yürüme mesafesi sonuçta..
*Çarşı bölgesini 8 yıl öncesine göre daha gelişmiş bulduk..
*Hatırladığım kadarıyla meydanda bu kadar restoran cafe yoktu..
*Akşam cıvıl cıvıl..Ve nerdeyse yabancı turist yoktu..%99 Türk..Ulaşım zor olunca gerçekten seven ve isteyenin geldiği de belli..
*Çarşısı kıyıya paralel ve dikey konumda..Side'nin çarşısına benzettim..Ama Side'deki gibi birbirini tekrar eden, çakma ürün dolu yerler görmedim..Hediyelik eşya, butik vb dükkanlar karakteristik, özgün ürünler satılıyor..Harika ürünlerde kaldı aklım sanırım;) Özellikle kahve fincanlarında...
*Sokaklarda begonvil patlaması vardı, çiçek seven benim için harika güzellikteydi.
*Dondurma sevenler için Kaş Çarşısı'nda Feride Waffle&Dondurma mutlaka gidilesi..Dondurmaları harika..Ben Gökdeniz (yanık karamel ve kahveli) Sakızlı ve Yanık Dondurma denedim..Muhteşemdi..Mekanın dekorasyonu harika, duvardaki Atatürk Posterlerine(sırf bu nedenle bile çok beğendim) duvar ve yer seramiklerine bayıldımmm..Ayrıca bugüne kadar gördüğüm en havalı tuvaletlerden birisini yapmışlar..Dedim ya dekorasyonu çok hoştu...
*Kaş'tan aklımda kalan renkli sandalyeleri ile çok sevimli olan Mavi Bar'da oturmak, Bi Lokma'nın önündeki teyzenin döktüğü lokmalardan yemek oldu..Bir daha ki sefere...
*Akşam yemeği için Kral Mezarının arka kısmındaki restoranlara gidilecekse mutlaka önceden rezervasyon yaptırılmalı..Biz Bahçe Balık'a gittik, daha önce de iyi olduğunu duymuştum..Yer yoktu, sokaktaki her mekan dolu olduğu icin dışarıda sokakta masada oturmayı kabul ettik, sıcaktan bayıldık 10 dk da, bahçede yer açıldı da kendimizi vantilatörletin serinliğine attık..
*Mezeleri güzeldi, daha önce denemediklerimizden seçtik, ahtapot ızgarası harika diye okumuştum, Meis'te yediğimden sonra o da hikaye geldi bana:(
*Kaş'ı bu sefer daha çok sevdim..En kısa zamanda yine gideceğim..
@Meis
Meis Adası'na ya da Yunanlı'ların dediği gibi Megisti'nin tek yerleşim yeri, bizim Meis diye adlandırdığımız Kastellorizon Köyü'ne Kaş'tan sabah 10:00 da gidiş, 16:00 da dönüş feribotu var..
*Yolculuk 20 dakika sürüyor..Demir atma, inme, gümrükten geçme falan derken 45-60 dk yı buluyor..Meis'e adım atma işi..
*Gördüğüm kadarıyla iki firma bilet kesiyor..Biz Kahramanlar acentasını tercih ettik..Yerleri Kaş'ta çay bahçesi görünümlü kafenin karşısında..Bir gün önceden pasaportun verilmesi gerekiyor..Biz akşam 9:00 gibi verdik..Yurtdışı çıkış harcını falan onlar hallediyorlar..Gidiş dönüş harç dahil 90 TL ama biz 4 Kişilik grup indirimi aldık..80 TL'na el sıkıştık;)
*Feribota binerken pasaportları teslim ediyorlar..Gümrükten geçerken pasaport Yunan Gümrüğü'nde kalıyor..Akşam feribota binerken yeniden feribotta teslim ediliyor.
*Meis gümrüğü konteynerdan yapılmış gibiydi, bir kapıdan girip bir kapıdan çıkıyorsunuz ama garip şekilde sağdan girip soldan çıktık, niye garip diyecekseniz;) köy yerleşimi ağırlıklı sağda:-)
*Kaş-Meis 2.1 km uzaklıkta..Meis'in anlamının göz olduğuna dair rivayet olsa da, gerçek değilmiş..Hediyelikçilerdeki göz sembolleri bu rivayete istinaden sanırın..
*Adaya aynı anda 2 feribot dolusu insan indi, bir anda ortam kalabalıklaştı ama ortamın dinginliği ve sessizliği hiç bozulmadı..Bu kadar sakin bir yere hiç gitmemiştim.
*Ada halkı Türkçe biliyor..Az konuşuyorlar ama Türkçe konuştuğun herşeyi anlıyor ve hemen aksanlı şekilde Türkçe cevap veriyorlar..
*Adada yaş ortalaması 60 gibi..Nerdeyse genç görmedim..En genç deniz taksinin kaptanı Yorgo'ydu..
*Deniz taksiye gelince, adadaki beachlere ulaşım motorlu küçük tekneler ile sağlanıyor.
*Bu teknelerin sahil boyunca yerleri var..Siz onları aramayın onlar sizi buluyorlar misali..
Tekne için önce isim yazdırıyorsunuz sonra maksimum 6 Kişiyi Mavi Mağara'ya -Blue Cave- ya da St George Beach e götürüyorlar..Söylediğiniz saatte de gelip alıyorlar..St George için sanırım kişi başı 5 eur verdik..Mavi suları yara yara köpürterek gitmek keyifliydi..
*Lafı gelmişken St.George Beach Aya Yorgi Koyu sanki cennetten bir köşe..Deniz deniz değil adeta havuz, su o kadar berrak ve temiz, koy olduğu için hiç dalga yok, biraz açıldın mı, kum ve boy..
Plajdaki bodur çam ağaçlarının gölgesinde güneşlenip kitap okumak huzurun, tatilin, dinginliğin resmi gibi adeta..Buraya bayıldım.
*Meis'in küçücük bir çarşısı var.. Birkaç butik, hediyelik eşyacı ve bir iki market var...Dükkanlar çok özgün, güzel objeler vardı..Genel olarak pahalı geldi bana..Bir magnet 3-4 Eur'du:( Birkaç birşey bizde alamadan edemedik...Aklım bir kaç şeyde kaldı ama...
*Butiklerdeki beyaz pareo ve elbiselerde aklımda kalanlardan..
*Restoranları çok şirin, klasik tatil yeri modunda..dışarıda masalar mavi beyaz ya da renkli dekorasyon..Tahta ağırlıklı mavi boyalı sandalyeler, beyaz keten örtüler ile klasik Yunan adası görüntüsü veriyor..
*Kalamar, karides, ahtapot, peynir kızartması ve Yunan salatası sipariş ettik..Hepsi birbirinden lezzetliydi..
*Restoranda yediğimiz ekmekler çok güzeldi, ada fırınından bizde esmer ekmek aldık..Bir batonu 2,8 euro..Çok lezzetli..Dolapta saklayınca bir hafta kadar dayandı..Fırında harika kurabiye ve kekler de vardı..Kalori korkusuna bir dilim Cevizli Keki 4 kişi paylaştık..Portakallı kek ise aklımızda kalanlardan..
*Bu Yunanlılar frappe aşığı kesin karar verdim :-) Burada da herkes frappe içiyordu..Birde Şambaba ve Revani tatlısı hemen her kafenin vitrinindeydi..
*Adada evler; okulda resim kağıdına çizilen iki pencere üstte iki pencere altta, ortada kapı formatlı renkli boyalı ev figürleri gibi...
*Sokaklarında fuşya, pembe, beyaz, somon renkli begonvil fışkırmış..
Her sokak, fotoğraf çekilesi, küçücük ada kaybolası güzellikte..
*Dükkanlar sanki evlerin giriş sofası gibiydi, belki de öyle ;)
*Birde evlerin sokak kapılarının yarısı pencereydi ve pencereleri açıktı genelde..Değişik ve sevimliydi..
*Gümrük konteynerının yanında minyatür bir duty free var, free shoptan alınmaya heves edilen herşeyden az biraz var ama pahalı geldi bana. (Bana göre free shopun kralı Sabiha Gökçen HL'daki Setur Free Shop)
*Adada Osmanlı'lardan kalma bir cami var, adeta simge gibi olmuş, hemen adanın girişinde yer alıyor.. Hemen her fotoğrafın başrolünde..
*Sahildeki kilisenin içine de girdik, kendi çapında ikonları ile epey süslüydü..
*Yukarıda manastır benzeri bir kilise var sanırım, vakit kısıtlı olunca gidemedik.
*Bir de kalesi varmış, bin küsür merdivenle çıkılan, manzarası şahane olan..Bende çıkacak kondisyon var :p ama hava şartları önemli, belki ilkbahar, sonbahar daha uygun olur..
*Bir daha ki gittiğimde bir gece de olsa kalmayı düşünüyorum..Evet günübirlikte çok keyifli ama kalıp, uzun uzun oturmaya, daracık sokaklarda kaybolmaya meyilliyim;)
*Gördüğüm kadarıyla kalınabilecek güzel oteller vardı..Sanırım ara sokaklarda pansiyon tarzı yerlerde var..
*Adada su yokmuş, su tankerlerle getiriliyormuş. Bizim gittiğimiz günde adada sular kesikti..Tanker gelmediği için sıkıntı vardı..Otel ve restoranlar depodan su kullanıyorlarmış..St George plajında ise tuvaletler de dahi su yoktu:( nerdeyse 1 lt su içip, sularında kesik olduğunu gördüğümde ne çektiğimi bir bana sorun:-(
*Suyun olmadığı kıraç ve kayalık dağlarından da belli..
*Adanın güneyinde havaalanı varmış, sanırım Rodos'a ve Yunanistan'a gidiliyor buradan..Yerleşim bölgesi değilmiş o taraf ve sadece otobüs seferi varmış..
*Adanın yiyecek ihtiyacı Rodos'tan Perşembe günleri gelen gemi ile karşılanıyormuş ama yerli halk Kaş Pazarı'ndan da alışveriş yapmayı tercih ediyormuş..Bu yüzden olsa gerek dükkanlarda TL'de kabul eden hatta teklif edenler vardı..
*Ada halkının gelir kaynağının sünger avcılığı olduğunu okumuştum, az birazda zeytin yetiştiriliyormuş tabii yaz aylarında da turizm gelirleri olduğu aşikâr..
*Adada beni en mutlu eden Turkcell'in çekmesiydi..Yurtdışı tarifeye tabii kalmadan telefonu interneti kullanmak harika:) Bu arada Kaş'ta otelde Yunan hattı çekiyordu:(
*Bir halk düşünün ülkesine en uzak noktada, yıllardır düşman bildikleri ve hatta belki de burunlarının dibinde olmasından çekindikleri ve korktukları Türkiye'nin gözünün içine bakan..Hastalansalar gidecek hastaneleri olmayan, sağlık hizmeti için Yunanistan'a gidemediklerinde Kaş'a giden..Yeterince psikoloji bozmuştur zamanında..Şimdi işler değişmiş sanki, Türkler onların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayan adeta gelir kapısı..
Son yıllardaki Yunan Adaları'na gitme modası, bize en yakın noktadaki Meis'e akın akın turist çekiyor olmalı..Aynı bizim gibi planlayarak gittiğimiz gibi....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder